-.:::Prowebciyiz Forum:::.-

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
-.:::Prowebciyiz Forum:::.-

Türkiyenin Yeni Ama Bi O Kadar da Rakipsiz Türk Forumu

yüksek gerilim hattı, kablo kesme makası, tel çekme makinesi, pabuç sıkma pensesi, hidrolik pabuç sıkma pensesi, kablo sıyırma, skp sıkma pensesi, yüksek gerilim hatları, kablo soyma, kapma üreticisi. ankara reklam; ankara dijital baskı, uv baskı. 333etiket;makine etiketi; iş güvenliği levhası, metal etiket, alüminyum etiket, leksan etiket, uv baskı, folyo etiket, pvc etiket, ankara etiket yapmaktadır.

333 Reklam;uyarı ve ikaz levhaları, ankara araç giydirme,ankara cnc kesim,ankara dijital baskı,ankara fotoğraf baskı, ankara kanvas tablo, ankara reklam, ankara tabela, ankara totem, ankara ışıklı tabela, ankara ışıksız tabela, ankara krom kutu harf tabela, uv baskı, asit indirme etiket, cnc kesim ankara, kanvas tablo ankara, latex baskı, uyarı ikaz levhaları üreticisidir. Ankara Reklam dijital baskı; ankara dijital baskı, kanvas tablo ankara, kanvas baskı ankara, uv baskı ankara, yapıyoruz. Şah Reklam; ankara tabela, tabelacı, ankara reklam, ankara ışıklı tabela, ankara ışıksız tabela, ışıklı tabela, ışıksız tabela, ankara araç giydirme imalatıdır Şah!. ankara mimari maket, ankara maket,

333baskı :ankara fotoğraf baskı, ankara dijital baskı, ankara uv baskı, ankara baskı, ankara poster, fotoblok baskı, ankara lazer kesim, dijital fotoğraf baskı, kanvas fotoğraf baskı.

İyiolsun : ankara kanvas tablo,ankara kanvas baskı

Ankara Metal Etiket :makina etiketi, trafo etiketi, metal etiket ankara, leksan etiket, asit indirme etiket, paslanmaz etiket, ankara metal etiket üretmekte.

Uv firmamız;uv baskı,pleksi uv baskı.

333 Ajans ile ;ankara kurumsal kimlik, reklam ajansı ankara,ankara reklam ajansları,ankara reklam ajansı, ankara logo tasarım,web tasarım ostim, reklam ankara,ankara dijital baskıyapmaktadır.

Güneş Arge ,makine tasarım, ankara plastik kalıp,ankara plastik enjeksiyon,cnc talaşlı imalatöncüsü.

Anıl; asansör,ankara asansör,ankara asansör bakımı,ankara asansör montajı,ankara asansör montajı,ankara asansör revizyonu,ankara asansör revizyonu,insan asansörü,paket asansör,paket asansör,engelli asansörü firması. Asansör; asansör,ankara asansör,ankara asansör bakımı,ankara asansör montajı,ankara asansör montajı,ankara asansör revizyonu,ankara asansör revizyonu hizmetleri. Ankarada; ankara araç giydirme,tır giydirme,ankara araç kaplama,otobüs giydirme,minibüs giydirme,reklam giydirme,araç folyo sökme,araç giydirme,ankara folyo kaplama,folyo kaplama,karavan giydirme firması.

Erdal Bilişim;ankara kurumsal kimlik,ankara sosyal medya ajansı,ankara grafik tasarım,ankara reklam ajansı,ankara reklam ajansları,ankara seo ajansıkonularında lider.

Firmamız;ankara reklam ajansı, ankara reklam ajansları yürütmektedir. Vava Medya :antalya reklam ajansı, antalya sosyal medya ajansı, antalya kurumsal kimlik tasarım, antalya drone çekimi, tam hizmet reklam ajansı, denizli reklam ajansı, antalya en iyi reklam ajansı, izmir en iyi reklam ajansı, izmir en iyi ajansçözümleridir.

Decorgrup; duvar çıtası, poliüretan çıta, boyanabilir çıta, dekoratif çıta, ankara kartonpiyer ürünlerini titizlikle üretmektedir.

Mediface güzelleşmenize yardımcı olan bir; antalya burun estetiği, antalya estetik burun, antalya göz kapağı estetiği, antalya bişektomi, antalya yanak estetiği,antalya meme implant antalya saç ekimi ve güzellik merkezi hastanesidir.


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi

    Admin
    Admin
    Administrator
    Administrator


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 425
    Yaş : 33
    Memleket : Ankara
    İş/Hobiler : Admin
    Lakap : Prodog
    Rep Gücü : 3
    Kayıt tarihi : 27/02/09

    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Empty Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi

    Mesaj tarafından Admin Salı Mayıs 26 2009, 19:41

    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihcesabitrp1


    İÇİNDEKİLER

    ***BİLGİLER
    ***BAŞKANLARIMIZ
    ***KADIKÖY FUTBOL KULÜBÜNDEN FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜNE KADAR
    ***FENERBAHCE FUTBOL TAKIMI'NIN İLK KADROSU
    ***KURULUŞU TESCİL OLAN İLK TÜRK KULÜBÜ FENERBAHÇE
    ***İSTANBUL ŞAMPİYONLUĞU LİGİ
    ***İLK NAMAĞLUP ŞAMPİYONLUK
    ***FENERBAHÇE'NİN İLK ROZETİ
    ***İŞGAL YILLARI VE O YILLARIN GURURU FENERBAHÇE
    ***ATATÜRK VE ''FENERBAHÇE''Sİ
    ***STAD MÜLKİYETİNE SAHİP İLK SPOR KULÜBÜ FENERBAHÇE
    ***SON
    ***KADROLARIMIZ (65-66-67-68-69-70-71-72-73-74-75-76-77)
    ***STADYUMUMUZUN TARİHÇESİ (08-15-29-47-48-50-52-82-00-01)
    ***İLKLER
    ***ENLER
    ***ANTRENÖRLERİMİZ
    ***ŞAMPİYONLUKLAR
    ***GOL KRALLARIMIZ
    ***FENERBAHCE MARŞI


    BİLGİLER

    * Kuruluş yılı: 1907 gresmi:1899
    * Kurulduğu Yer: İstanbul Moda'da Beşbıyık Sokağı 3 numaralı evin alt katı.
    * Kurucular:
    Nurizade Ziya Songülen Bey, Osmanlı Bankası memuru Ayetullah Bey,
    Bahriye Mektebi talebesi Necip Okaner Bey, Asaf Beşpınar Bey,Enver
    Yetkiner,Fatih Rapid ve Ahmet Egitek tarafından kurulmuştur.
    * İlk Başkan: Nurizade Ziya Songülen
    * Renkleri: Sarı Lâcivert (ilk sarı beyaz)



    BAŞKANLARIMIZ

    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Baskanlarimizco5

    Kadıköy ve Fenerbahçesi;

    İstanbul’un Kadıköy yakası; Allah’ın,
    yeryüzünü yaratırken kesinlikle ayrıcalıklı davrandığı
    bir eşsiz yöre... Tarihlerin henüz 1900 yılına ulaşmadığı
    İstanbul’da, Kalamış’ıyla

    Fenerbahçe’siyle, Caddebostan’ı Suadiye’si
    Moda’sı ile adeta bir rüya beldesi... Göz alabildiğine
    bomboş arsalarla yemyeşil çayırlara sahip bu yörede,
    doğanın insanları spor yapmak için sanki teşvik ettiği yıllar...




    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce1hh0




    Ve
    de, İstanbul’un silüeti deniz üzerinde uzaklardan perde
    perde yansıyıp dalgalanırken, Fenerbahçe Burnu’nda yanıp
    sönerek yol gösteren bir fener Türk sporuna
    önderlik edeceği bir kulübe sembol olmanın da gururu
    içinde, Adalar’a, Marmara’ya, daha da ötesi
    uzak yıllara doğru aynı şevkle ışık saçacağı günlerin
    özlemi ile çakıp durmaya başlamıştı sanki... Ve de
    Kadıköy, o dönemlerde en güzel semti olan
    Fenerbahçesi’nin bağrından çıkaracağı takımını
    önce yakınlara, sonra da yarınlara armağan edeceği günleri
    bekliyordu gayri...

    Admin
    Admin
    Administrator
    Administrator


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 425
    Yaş : 33
    Memleket : Ankara
    İş/Hobiler : Admin
    Lakap : Prodog
    Rep Gücü : 3
    Kayıt tarihi : 27/02/09

    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Empty Geri: Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi

    Mesaj tarafından Admin Salı Mayıs 26 2009, 19:43

    Kuşdili Çayırında İlk Futbol Oyunu;

    İlk futbol oyununun, bugünkü anlamıyla ilk kez 1823 yılında
    İngiltere’de oynanmaya başlamasının üzerinden neredeyse yıllar ve
    yıllar geçmişti. Nihayet tarihler 1890’lı yıllara ulaştığında, Moda’da
    oturan İngiliz’ler de bu keyifli spordan iyice etkilenmiş ve o yemyeşil
    arsaların bulunduğu Kadıköy’ün geniş alanlarında, futbolu oynamaya
    başlamışlardı. Seyri çok keyifli bu oyunun, çevredeki Türk gençlerinde
    de ilgi uyandıracağı ve de bu sporu onlara sevdireceği pek tabii idi ve
    hatta da kaçınılmazdı. Ama ne var ki, o sıralarda süren monarşi rejimi
    nedeniyle Müslüman Türkler için cemiyet kurmanın ve hatta mevcut
    cemiyetlere dahi üye olmanın yasak olmasından dolayı, Kadıköy
    Çayırlarında top koşturan İngiliz gençlere yine ancak Rum gençleri
    eşlik edebilmekteydi. Yine de, hemen her akşamüstü bilhassa Kuşdili
    Çayırında yapılan bu futbol maçları ya da antrenmanları, Kadıköy
    halkının büyük bir kesiminin ilgisini çekmekte, genellikle akşamüstleri
    zevk için de olsa oynanan bu futbol oyunu için, Kalamış’tan, Moda’dan,
    Kuyubaşı’ndan, ve hatta Haydarpaşa civarlarından gelecek öbek öbek
    halkı, gününe ve hava durumuna göre küçük ya da büyük kümeler halinde
    bu oyunu seyretmeye yöneltmekteydi.




    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce2py7


    Kadıköy halkının ekserisi ikindi sularında ayaklanır, günlerden Cuma ve
    Pazar değilse yani Kurbağalıdere’nin kenarındaki salaş tiyatroda Komik
    Hasan’ın tuluat kumpanyası oynanmıyorsa Kuşdili Çayırı’na doğru yola
    koyulurlardı. Yok, eğer günlerden Cuma ya da Pazar ise de, Moda’ya
    doğru ya da şimdiki Fenerbahçe Stadyumu’nun bulunduğu Papazın Çayırı’na doğru
    yola koyulurlardı. Omuzdaş kılıklı, burma bıyıklı tüylü tüysüz gençler,
    yanlarında boy boy çocuklarla hanım nineler ve de orta yaşlı hatunlar,
    Arap bacılar, ahretlikler, kahvede pineklemekten usanan efendi kişiler,
    burada çayırı çepeçevre kuşatır, kadınlar getirdikleri kilimleri
    yayarlar, erkeklerin kimi toprağa bağdaş kurar, kimi büyükçe bir taşa
    oturur, kimi ayakta dururdu. Sucusu, dondurmacısı, kağıt helvacısı,
    simitçisi, baloncusu, Eyüp oyuncakçısı velhasılı satıcıların her çeşidi
    burada arzı endam eyler, burayı adeta panayır yerinden farksız kılardı.
    Ortadaki saha olacak alanda ise, kapı gibi gövdeli, başları açık, renk
    renk gömleklerinin kolları sıvalı, göğüsleri fora, bacaklarından
    dizkapaklarına kadar şortlu bir alay adam soluk soluğa koşuşurlar,
    birbirlerine çarpıp çarpıp, alt alta üst üste mecelleşirler, güya da
    top oynarlardı. Oynanan bu futbollardan örnek alan bazı gençler,
    Kadıköy’ündeki arsalarda ya da geniş çayırlarda onlar gibi top oynamaya
    heveslenir, karman çorman bir biçimde, bir harradır bir gürradır gider,
    topa en çok vuranla onu en havalara yükselten erbab sayılırdı. Ne var
    ki bir süre sonra, bir başka deyişle 1900’lü yıllara iyice
    yaklaşılmasıyla birlikte, Moda’da oturan İngiliz gençlerinin artık
    modern futbolu oynamaya başlamaları ve dolayısıyla da oynadıkları
    futbolu daha seyredilir bir halde sunmaları, kendilerini hayran hayran
    seyreden Kadıköy’lü gençlerin yüreklerinde birtakım kıpırdanmalara
    sebep oluyor, onlar gibi organize bir takım kurma isteklerini ise,
    vazgeçilemez bir tutkuya dönüştürmeye başlıyordu.


    Kadıköy Football Association ;

    1890’lı yıllarda İstanbul Moda’da yaşayan İngiliz ailelerinden La
    Fontaine, Giraud, Whittall, Charnaud, Pears, Armitage aileleri Kadıköy
    ve Moda’nın çayırlarında kendi aralarında bu oyunu yeni yeni oynamaya
    başladıklarında, İzmir’de yaşayan İngiliz aileleri, Bornova
    çayırlarında bu oyunu çoktan oynamaya başlamışlardı bile. Zira sosyal
    ve idari bakımdan payitaht İstanbul’a uzak ve rahat iki şehir olan
    Selanik ile İzmir, 1870’li yıllarda Osmanlı’nın futbol oyunu için ilk
    taraftar bulduğu toprakları oluyor, futbol oyunu o dönemlerde dini
    inançların da etkisi ile Müslüman Türkler arasında gelişemediğinden,
    böylece de Osmanlı toprakları üzerinde ilk defa gayrimüslim ve levanten
    (ülkede yerleşmiş bulunan yabancı uyruklu) vatandaşlar tarafından
    oynanıyordu.


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce3so6


    Moda’da futbolla tanışan ilk ailelerin İstanbul’da İngiltere elçiliği
    personeli görevlileriyle aralarında yaptıkları maç rekabetini, 1894
    yılında İzmir’de “Football Club Smyrne”nin
    kurulması ile birlikte İstanbul - İzmir rekabeti izlemeye başlıyordu.
    İzmir’de futbolun öncülüğünü yapan James La Fontaine, 1889 yılında
    İstanbul’a yerleştiğinde, Kadıköy’de İngilizlerin futbol-rugby karışımı
    bir oyun oynadıklarını görmüş ve onlarla kısa zamanda dostluk kurarak,
    daha iyi bildiği futbol oyununu onlara kabul ettirmişti. Tarihler 1897
    yılını gösterdiğinde, James La Fontaine ve arkadaşları Kadıköy
    yakasında ilk kez bir futbol takımı olarak Kadıköy Football Association adı
    altında toplanıyor, takımı oluşturan İngiliz, Rum, Ermeni gençleri,
    genelde İstanbul’a sefere gelen İngiliz gemicilerle oynadıkları
    oyunlarını Kadıköy’ün çayırlarında sürdürüyor, ve her akşamüstü (ilk
    bölümde geniş bir biçimde sunduğumuz) o kalabalık izleyici kitlesine de
    seyrettiriyorlardı. Bu müsabakalar halkın öylesine ilgisini çekmişti ki
    Football Association” takımı, iki yıl içerisinde “İzmir Karması” ile karşılıklı olarak futbol maçları yapmaya yönelmişti.







    “BLACK STOCKING FC” Kuruluyor ;

    Ne var ki, Sultan 2. Abdülhamid’in padişahlığının sürdüğü o dönemde,
    mevcut monarşi rejiminin korunması amacıyla Türk gençlerinin dernek
    kurmaları yasaktı. Bu durum ise, yabancı ve azınlıkların top
    koşturdukları kendi topraklarında futbol oynamanın imkan ve zevkinden
    mahrum olan ve onların aralarına karışarak oynamak istedikleri bu cazip
    oyunu ancak gıpta ile seyretmekle yetinen Kadıköylü Müslüman Türk
    gençleri arasında, sadece üzüntü değil aynı zamanda tabii ki öfke ve
    hırs da uyandırıyordu. İşte her türlü tehlikeyi göze alan bu
    gençlerden, deniz öğrencisi Fuat Hüsnü (Kayacan), eski hariciyecilerden
    Reşat Danyal ve Mehmet Ali ile, Kuşdili’nde Papazın Çayırı adı verilen
    topraklarda meşin yuvarlağa vuruşlar yapan arkadaşları bu özlemin sona
    ermesini amaçlıyorlar, ve 1899 yılında da, devrin hafiye ve
    jurnalcilerinin dikkatlerinden kaçmak ve hışımlarından korunmak
    amacıyla bir İngiliz adı altında Black Stocking FC (Siyah Çoraplılar Futbol Kulübü) ‘nü kuruyorlardı.


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce4yp5






    Ancak siyah çorap ve kırmızı üst formaları ile Türk gençlerinin
    oluşturduğu bu ilk Türk spor ve futbol topluluğu daha ilk maçlarında
    hafiyelerin baskınına uğruyor ve hemen dağıtılıy
    ordu.
    Admin
    Admin
    Administrator
    Administrator


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 425
    Yaş : 33
    Memleket : Ankara
    İş/Hobiler : Admin
    Lakap : Prodog
    Rep Gücü : 3
    Kayıt tarihi : 27/02/09

    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Empty Geri: Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi

    Mesaj tarafından Admin Salı Mayıs 26 2009, 19:45

    1899; Fenerbahçe’nin Gerçek Kuruluş Yılı

    Burada dikkati çeken en önemli nokta; Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Black Stocking FC ismi altında 1899 yılındaki bu ilk girişimindeki öncülük yapan gençler ile, ilerideki yıllarda kurulacak olan Kadıköy Futbol Kulübü (1902)FENERBAHÇE KULÜBÜ kuruluşunu
    gayri resmi olarak 1899 yılında gerçekleştirmiş, ne var ki iki
    kez kapatılmaları nedeni ile faaliyetlerine, ancak resmi kuruluş
    yılları olan 1907 yılında geçebilmişti. Görülen odur
    ki; Black Stocking F.C. ya da Kadıköy Futbol Kulübü isimleri, amaç karşısında birer araçtırlar.


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce5lb4


    Ayrıca İstanbul’da kurulan futbol kulüplerinin listeleri
    incelendiğinde de; Moda Futbol Kulübü (1896), Cadi-Keuy
    Football Club (1899) ve Imogen (1900) takımlarının İngiliz uyruklular
    tarafından, Elpis (1900) takımının Rumlar tarafından, Black Stocking
    (1899), Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe kulüplerinin
    ise Osmanlı uyruklular tarafından kurulmuş oldukları da zaten
    görülmektedir

    ve Fenerbahçe Futbol Kulübü (1907) ismi altında
    toplanan gençlerin genelde aynı kişiler olacağıydı. Dolayısıyla







    KADIKÖY FUTBOL KULÜBÜ Kuruluşu

    Ama yine de, aradan geçen birkaç yıl içinde aynı
    gençlerin bir bölümü, aralarına yeni katılanlarla
    beraber Kurbağalıdere Köprüsü’nün
    hemen yakınındaki (şimdiki stadyumun karsısında) Hurşit Ağa’nın
    kahvehanesinde muntazaman toplanıyor ve 1901 yılında da, bu kez isim de
    değiştirerek Kadıköy Futbol Kulübü ismindeki bir yeni
    takımı daha kurabilmenin çalışmalarını yapıyorlardı. Konu ile
    ilgili ayrıntılı bilgiye, yaşadığı yakın tarihi, yazılarında
    bütün ayrıntıları ile canlandıran üstad Sermet Muhtar
    Alus’un, 1951 senesinde Tarih Hazinesi Mecmuası’na yazdığı
    “Kadıköyü’nde İlk Futbol” isimli
    makalesinde rastlıyoruz ;




    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce6qz0


    (Aslı gibidir) : “ Zamanın musiki üstadı Sine Kemani Nuri
    Bey’in anlatışına bakılırsa, futbola meraklı ilk Türk
    gençleri bir kulüp kurmağa, daha bir derli toplu birleşmeye
    karar vermişler. Çok geçmeden arzularını yerine getirmiş,
    elbiseyi de seçmişler; gömleğin göksü, yakası,
    kol kapakları beyaz, öbür tarafları kırmızı, pantolon keza
    beyaz. Kuşdili Papazın çayırlarında kendi aralarında
    maçlara girişmişler. Moda’daki İngilizlerden, Rumlardan
    mürekkep (oluşan) takımın derecesine erişmek, onları yenmek baş
    emelleri(en büyük arzuları). Eski cimnastikçi ve
    idmancılardan Sine Kemani Bay Nuri’nin rivayetine göre, ilk
    oynayanları sayalım: Kendisi(Nuri Bey), Emced Bey, Mehmet Ali ve
    kardeşi Neşet Beyler, Reşat Danyal Bey, Hafız Mustafa, Topçu
    zabiti Cevdet Bey, Eşref Bey, Hüsnü Paşa zade Bahriyeli Fuat
    Bey, Mekteb-i Sultani’li Daniş, Tahsin (Şair Tahsin Nahit) Bey,
    Sarı Şevki.

    Haftalık Malumat Mecmuası sahibi Baba Tahir’in yevmi
    (günlük) Fransızca Servet Gazetesi, bu maçlara dair
    teşvik yollu bir yazı neşretmiş. Fırsatı kaçırmayan namlı
    hafiyyelerden (gizli görevli polis) biri, Sultan Hamid’e
    hemen jurnali(haberi) uçurmuş: “ Kadıköy
    gençleri, Veliahd- i Saltanat Reşat Efendi (Sultan
    Reşat)’nin himayesinde (korumasında) bir cemiyet teşkil
    eylemişlerdir (oluşturmuşlardır). Beray-i ubudiyet (kulunuz olarak),
    nazar-ı dikkat-i hümayunlarınızı celp ederim (padişahımın
    dikkatlerini çekerim). Ferman.”

    Ve tabii ki, yine rejim ve futbolun haram sayılması nedeniyle dini
    baskılı, ancak daha sıkı hafiye baskısı sonucunda da zaptiye
    teşkilatının baskınıyla bu girişimler de yine engelleniyor ve
    Kadıköy’lü gençler bir kez daha dağıtılıyordu.
    Ne hazin bir kaderdir ki, Olimpiyatların Atina’daki açılış
    gününe rastlayan 6 Nisan 1896 tarihinde Tatavla
    (Kurtuluş)’da bir gurup Rum vatandaşımızın teşebbüsüyle
    “Tatavla - Heraklis Jimnastik Kulübü” şaşalı bir
    biçimde tabii ki de kurulurken, ondan iki yıl sonra tamamen
    Türk gençlerinden oluşarak kurulmaya çalışılan
    “Kadıköy Futbol Kulübü” mevcut rejim
    nedeniyle hemen kapatılıyor, kurucuları ise sürgün edilmekten
    zor kurtuluyordu. Bu durum Türk sporunun kulüpler yolundaki
    gelişimini en az 5 yıl geciktirecek ve yurdumuzda futbol ağırlıklı
    sporun temeli de, yabancı egemenliği ve anlayışı ile atılacaktı.

    İşte İstanbul’da, hem Pera yakasında hem de Kadıköy
    yakasında oturan ecnebi (levanten) ve gayrimüslim
    vatandaşlarımızın, törenlerle kurdukları ilk kulüplerinin
    yaşama hakkını elde etmelerine karşın, yine kalpleri spor aşkı ile
    çarpan Kadıköy’lü Türk gençlerimiz
    tarafından girişilen her iki cesurane teşebbüsün
    gerçekleşememesi, onların içindeki bu ateşi
    söndürmüyor, aksine, Kadıköy’de bir futbol
    kulübü kurmalarına hiçbir kuvvetin engel olamayacağı
    gerçeği ile, daha henüz ismi bile belli olmayan ve fakat ki
    Kadıköy’ün bağrından çıkacak ve gelecekte
    milyonlarca taraftara sahip olacak bir kulübü kurmaları
    için, sadece sayılı yılların kaldığını da sanki artık iyiden
    iyiye hissediyorlardı.





    Kadıköy’de Kuruluşu Bekleyiş ;

    Güneş, 1900’lerle henüz tanışmış. İstanbul’un her
    semti aynı sıcaklıkta aynı cömertlikte aydınlanırken, Kadıköy
    yakasında gökyüzü hep puslu, sanki her dem kapalı gibi.
    Kuşdili Çayırı mahzun, Papazın Çayırı solgun gibi.
    Fenerbahçesi’nde bahçeler çiçeksiz,
    köşklerinde kanaryalar suskun, güllerle bülbülleri
    küs gibi... Zira, içleri spor aşkı ile yanan Türk
    gençlerinin Kadıköy’de kulüp kurma istekleri
    “saray”ca iki kez engellenmiş, levanten ve gayrimüslim
    vatandaşlarımızın aynı isteklerine aynı saraydan izin çıkarken,
    Kadıköylü gençlerimiz sarayın rejimine karşı iki kez
    yenilmiş gibi. İşte bu nedenledir ki, gayri tüm Kadıköy halkı
    suskun, biraz da yaralı, Kalamış’ta esen rüzgar bir mahzun,
    Fenerbahçesi’nde çakan “Beyaz Fener”
    bir mahzun gibi. İşte bu nedenledir ki ; galip, sanki bu yolda mağlup
    gibi...




    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce7td3


    Ve de deniz üzerinde İstanbul’un silüeti, karşı
    uzaklardan perde perde sahile akarken, “ışıksız FENER,
    çiçeksiz BAHÇE ” misali biçare
    yarımada, mahzun bir eda ile karşı sahilindeki sarayın ufuklarına doğru
    bakıp bakıp kuruluş izninin çıkması hayali içinde “
    Bu memlekette bir gün sabah olursa Haluk. ” mısralarını
    yüreği yaralı fakat gönlü ümitle dolu bir şekilde
    sanki okur da, devlet kapusundan da medet bekler gibi...
    Admin
    Admin
    Administrator
    Administrator


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 425
    Yaş : 33
    Memleket : Ankara
    İş/Hobiler : Admin
    Lakap : Prodog
    Rep Gücü : 3
    Kayıt tarihi : 27/02/09

    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Empty Geri: Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi

    Mesaj tarafından Admin Salı Mayıs 26 2009, 19:46

    İSTANBUL’DA İLK “FUTBOL LİGİ” GÜNLERİ
    Evet,
    istibdat ; bir başka değişle o dönemki mevcut “ mutlak
    hakimiyet ” rejimi, yurdumuzda cemiyet kurmak ya da bu
    bünyede spor yapmak hakkını Türklere yasak etmekteydi. İşte
    sırf bu nedenle, Fuat Hüsnü (Kayacan) Bey ve tamamen
    Türk gençlerinden oluşan arkadaşlarının Fenerbahçe
    Spor Kulübü’müzü kurma teşebbüsleri,
    gerek 1899 yılında Türkçe isim vermeden bir İngiliz ismi
    altında kurmak istedikleri “Black Stocking F.C./Siyah
    Çoraplılar Futbol Kulübü” olsun, ve gerekse de
    1902 yılında bu kez isim değiştirerek kurmak istedikleri
    “Kadıköy Futbol Kulübü” olsun, sarayca
    engellemişti. Bu durum ise, ülkemizde kurulan ilk spor
    kulüplerinin yabancılar ile gayrimüslimler tarafından
    oluşmasına sebep olacak, Türk sporunun kulüpler yolundaki
    gelişimini ise en az 5 yıl geciktirerek, yurdumuzda futbol ağırlıklı
    sporun temelinin “yabancı egemenliği ve anlayışı” ile
    atılması neticesini doğuracaktı .


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce8nx9


    Nitekim, Kadıköy Futbol Kulübü’nün mevcut bu
    rejim nedeniyle hemen kapatılarak dağıtılmasının ardından, 1902
    senesinde James Lafontaine ile Horace Armitage isimli kişiler hemen
    hemen tamamı İngiliz’lerden oluşan “Cadıkeuy Football
    Club“; (Kadıköy Futbol Kulübü) isimli futbol
    takımını kuruyor ve kuruluşunun iznini de alıyordu . Bunu, 1903
    senesinde Moda’da oturan İngiliz gençlerin “Moda
    Football Clup”, 1904 senesinde de Kadıköylü Rum
    vatandaşların “Elpis(Ümit)Futbol Takımı”nı kurmaları
    izliyordu. Aynı yıl İngiliz elçilik gemisi “İmogene”
    nin de aynı isimde bir futbol takımı kurması üzerine,
    Türkiye’deki ilk lig organizasyonunu gerçekleştiren
    James La Fontaine, 1904 senesi sonbaharında “Constantinople
    Football Liege” ( İstanbul Futbol Ligi ) adı ile
    İstanbul’daki ilk futbol ligini kuruyordu.

    Cadıkeuy (Kadıköy), Moda, Elpis ve İmogene takımlarının
    oluşturduğu ligdeki organizasyon olan “Pazar Ligi” ismi
    altında yapılan bu maçlar, bugünkü Fenerbahçe
    Stadının bulunduğu Papazın Çayırı’nda sürüyor ve
    halk tarafından da büyük bir ilgi ile takip ediliyordu. 1904
    tarihindeki ilk Pazar Ligi şampiyonluğunu İmogene Takımı, 1905
    yılındaki ikinci Pazar ligi şampiyonluğunu ise Cadıkeuy (Kadıköy)
    Futbol Takımı kazanıyordu. Tarihler 1905 yılını gösterirken ,
    Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) öğrencileri tarafından
    okulun çatısı altında kurulan Galatasaray Futbol Takımı,
    Kadıköy’deki Papazın Çayırı mevkiinde Kadıköy
    Frerler Mektebi (Saint Joseph) takımı ile maçlarına başlıyor ve
    1906 yılından itibaren de İstanbul Futbol Ligine resmen katılıyordu.

    1907, Resmi kuruluşa doğru

    Gayri takvimlerin o en güzel yıl olan 1907 yılının ilk
    yapraklarını gösterdiği günler... Sultan 2. Abdülhamid
    Han, 33 yıllık saltanatının baskılı rejime dayalı son yılını yaşamakta
    olduğunun sanki farkında. Saltanatı ile uğraşanlarla boğuşmaktan futbol
    topu peşinde koşturanlarla uğraşmaya ayıracak pek fazla vakti ve de
    gönlü kalmadığından bu tür oluşumlara karşı uygulattığı
    baskıyı da, resmi de olmasa biraz gevşetmiş. Zaten gayri müslimler
    ile yabancılarca ortalama on yıldır oynanmakta olan futbol oyununa
    gözleri ve de gönülleri biraz da alışmış. Kadıköy
    yakasındaki Kördere Sahası ile Kuşdili Çayırı’nda, o
    ilk yıllarda göz açtırmayan top uçurtmayan saraylı
    hafiyelerden görünürde eser kalmamış, Türk
    gençleri, resmi formalı olmasa da buralarda sanki rahat rahat
    top koşturur bir halde. Gerçi, bir jimnastik kulübü
    olarak “Beşiktaş” ile, Fransız Mektebi Takımı
    hüviyetini arkasına almış bir futbol kulübü olarak
    “Galatasaray”, kuruluş faaliyetlerini İstanbul yakasında
    gerçekleştirebilmiş ama, karşı kıyı Kadıköy yakası o
    dönem için adeta bir başka belde, adeta İstanbul’a
    taşra...


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce9bf8


    Nihayet, artık bu yakada da beklenen günlerin yakınlığı
    hissedilmekte. Kadıköy yakasında da güneş bir başka parlak,
    bahçelerde çiçekler bir başka güzel
    açmakta. Fenerbahçesi’nde de kanaryalar bir başka
    ötüp, burundaki fener sanki bir başka parlak çakmakta.
    Zira, halkın içinden çıkacak ilk Türk
    kulübünün kuruluşu için kararın ve de onayının
    alınacağı çok önemli günlerin çoğu
    geçmiş, azı ise sanki artık gelmekte...

    İşte, içinde bulundukları tarihin de desteğinden güç
    alan Kadıköy’lü gençlerden, Hariciye Nazırı Asım
    ve Server Paşa’ların torunu Londra Sefareti Başkatibi Nuri
    Bey’in oğlu Ziya(Songülen) Bey ile Harekat Ordusu Feriki
    (tümgeneral) Şevki Paşa’nın oğlu Ayetullah Bey ve de
    ünlü edebiyatçı Sami Paşazade Sezai Bey’in
    yeğeni Enver Necip (Okaner) Bey, Necip Bey’in Moda Başpınar sokak
    3 numaralı evinin selamlık katında yaptıkları bir görüşme
    sonucunda kuracakları takımın ilk fikir harcını atıyorlardı. Gerekli
    olan parayı da finanse edecek olan dönemin zenginlerinden Saint
    Joseph mezunu Mühendis Nurizade Ziya Bey’e kulübün
    kurucu başkanlık şerefini, Osmanlı Bankası memurlarından Ayetullah
    Bey’e katiplik (sekreter) görevini, Bahriye Subayı Necip
    Bey’e de kaptanlık ve veznedarlık (sayman) görevini
    veriyorlardı.

    Aynı görüşmede varılan fikir birliği ile de ; kuracakları
    kulübün adını oturdukları semtin güzelliğinden
    esinlenerek Fenerbahçe yapacaklar, amblemlerini
    Fenerbahçe Burnu’ndaki ışık saçan fenerden,
    formalarındaki renkleri ise Fenerbahçesi’ndeki ilkbaharın
    sevimli müjdecisi papatyaların kıskançlık ve temizlik
    sembolü olan renklerinden yani sarı ile beyazdan alacaklardı.


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce10do4


    Ertesi gün “Baker Mağazası”ndan forma kumaşları
    alınıyor, Fener armalı kırtasiye malzemelerinin siparişleri veriliyor,
    ve de dönemin güya Futbol Federasyon Başkanlığı görevini
    üstlenmiş kişisi James Lafontaine ile yapılan bir sohbette de
    sanki kendisinden icabet alınıyordu. Artık kurulacak olan
    kulübün ismi, başkanı, amblemi ve formaları seçilmiş,
    mesele sadece formaları giyerek bu ismi tescil ettirecek 11 Türk
    gencinin bir araya getirilmesine kalmıştı. Bu konuda da en mühim
    rolü St. Joseph Mektebi Türkçe Öğretmeni Enver (
    Yetiker ) Bey üstleniyordu.

    “Fenerbahçe Futbol Takımı”nın ilk kadrosu kuruluyor ;

    Güneş bu defa, o en güzel yıl olan 1907 senesi ilkbaharının
    serince bir Pazar gününü aydınlatıyor ve
    Fenerbahçe semti de bu kez, ismini yıllarca şerefle temsil
    edecek olan bir kulübün ilk temsilcilerinin ilk kalabalık
    gövde gösterisine sahne oluyordu. O gün,
    Kadıköy’ündeki Kuşdili Çayırı’nda İngiliz
    ve Rum takımları arasında oynanan bir futbol maçını seyrettikten
    sonra St. Joseph Mektebi talebelerinden oluşan bir grup, Moda
    İskelesi’nden sandallara biniyor ve koyun karşı kıyısında randevu
    mahalleri olan Fenerbahçesi’ne geçiyorlardı. Nuri
    zade Ziya (Songülen)Bey ve Ayetullah Bey ile Sami Paşa zade Sezai
    Bey’in yeğeni Bahriye zabiti Necip(Okaner)Bey, Hintli lakaplı
    Mühendis Asaf (Beşpınar) Bey ve S.Joseph Mektebi
    Türkçe öğretmeni Enver (Yetiker) Bey isimli
    gençler, burada daha evvel gelmiş olan Hasan ve
    Hüseyin(Dalaklı), Galip (Kulaksızoğlu), Nasuhi Esat(Baydar),
    Yanya’lı Şevkati, Elkatipzade Mustafa ve kardeşi Hamdan,
    Çerkes Sabri, Hayrullah, Hakkı Saffet (Tarı),Hasan
    Sami(Kocamemi) Bey’ler ile buluşuyorlardı.
    Admin
    Admin
    Administrator
    Administrator


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 425
    Yaş : 33
    Memleket : Ankara
    İş/Hobiler : Admin
    Lakap : Prodog
    Rep Gücü : 3
    Kayıt tarihi : 27/02/09

    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Empty Geri: Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi

    Mesaj tarafından Admin Salı Mayıs 26 2009, 19:47

    oğunluğunun,
    yakında kurulacak oldukları takımın ilk oyuncularını teşkil edecek olan
    bu gençler için o gün, Ziya Bey’in
    İngiltere’den getirttiği; önü ve kolları düğmeli
    olan sarı beyaz yollu bol formaları, lacivert şort pantolonları ve sarı
    löverli yün çorapları ile, Fenerbahçe’nin
    çayırlarında ilk antrenmanlarını yapacakları gündü.
    Kısa zamanda çevrenin futbola kabiliyetli gençlerini de
    kendi etrafında toplayan bu kulüp, bugün için
    büyük bir kıymet ifade eden ilk kadrosunu, olası olarak;
    Hintli Asaf – Necip , Ziya – Hasan, Hassan, Sabri –
    Nasuhi , Şevkati , Galip , Hüseyin , Hayrullah terkibinde , ya da
    ; Asaf – Ziya , Sami – Ayetullah , Mazhar , Necip –
    Fethi , Galip , Hüseyin , Hasan , Nevzat şeklinde oluşturuyordu .

    Başta da değindiğimiz üzere, Fenerbahçe Spor
    Kulübü’nün Black Stocking FC ismi altında 1899
    yılındaki ilk girişiminde öncülüğünü yaptığı
    gençler ile, Kadıköy Futbol Kulübü (1902) ve
    ilerideki yıllarda kurulacak olan Fenerbahçe Futbol
    Kulübü (1907) ismi altında toplanan gençler, aslında
    yıllardır aynı ideali sürdüren hep aynı kişilerdi. Ama ne var
    ki iki kez kapatılmaları, yasal faaliyetlerine ancak resmi kuruluş
    yılları olan 1907 yılında geçebilmelerine olanak kılmıştı. Bir
    başka deyişle; Black Stocking F.C. ile, aynı amacı ve kaderi paylaşan
    Kadıköy Futbol Kulübü’nün isimleri,
    “Fenerbahçe Spor Kulübü”nün kuruluşu
    yolunda “amaç karşısında birer araçtı.Israrla
    tekrar ettiğimiz bu durum karşısında, 1940 yılında yapmış oldukları
    haklı bir tüzük değişikliği ile kuruluş senelerini 1909
    senesinden 1903 senesine aldıran Beşiktaş
    Kulübü’nün ( Bereket Jimnastik Kulübü)
    de gerçekleştirdiği gibi, Fenerbahçe Spor
    Kulübümüz olarak tüzüklerimize
    geçirmemiz ve de yazılı bir deklarasyonla kamuya ilan edip
    düzeltmemiz gereken gecikmiş gerçek odur ki;
    Fenerbahçe Spor Kulübünün kurulduğu yıl
    1899’dur.




    Kuruluşu Tescil Olunan İlk Türk Kulübü; Fenerbahçe

    Nihayet,
    23 Temmuz 1908 tarihinde İkinci Meşrutiyetin ilanını takiben, yurtta
    dernek ve kulüp kurma hakları herkese resmen tanınıyor,
    böylece, Ziya, Ayetullah, Necip ve Enver Bey’lerin
    önderliğinde kurulmuş bu yeni kulüp tescil edilerek,
    Fenerbahçe’ye, cemiyetler kanununa göre kuruluşu
    resmen tescil olunan ilk Türk kulübü olmak şerefi
    kazandırılıyordu . Kulübün ilk kurucu üyelikleri ise ;
    1) Ziya ( Songülen ), 2) Ayetullah Bey, 3) Necip ( Okaner), 4)
    Galip ( Kulaksızoğlu), 5) Hassan Sami (Kocamemi), 6) Asaf ( Beşpınar)
    şeklinde başlıyor ve olası diğer üyelikler de; 7)Enver (Yetiker),
    Cool Şevkati (Hulusi Bey), 9) Fuat Hüsnü (Kayacan), 10) Hamit
    Hüsnü ( Kayacan) 11) Nasuhi (Baydar),... isimleriyle devam
    ederek sıralanıyordu. Konu ile ilgili olarak; ömrünü
    adadığı “Fenerbahçe Kulübü Tarihi”
    konusunda, özellikle arşiv ve bilgi toplamada en zorlandığımız
    kuruluş yılları dönemleri ile ilgili en güvenilir
    araştırmaları gerçekleştirmiş olan merhum yazar Dr.
    Rüştü Dağlaroğlu’na ait (eski Türkçe ile
    yazılmış notları şu an deşifre çalışmaları yapan oğlu Sayın
    Müzdat Dağlaroğlu’nun arşivinde) Fenerbahçe tarihine
    ışık tutmakta olan not defterindeki tarihi notlar arasında ;
    “kulübün 1939 Nizamnamesinde ilk 30 kurucu üyenin
    isminin sıralandığı, ne var ki, kurucu olan ilk 6 üye arasında yer
    alması gereken Hassan Sami (Kocamemi)’nin bile bu listede isminin
    bulunmayışının, kendisini listenin doğruluğu hakkında haklı olarak
    kuşkuya düşürdüğü ifadesi” de ayrıca
    belirtilmektedir.


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce12xa5


    İstanbul Şampiyonluğu Ligi ;
    Admin
    Admin
    Administrator
    Administrator


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 425
    Yaş : 33
    Memleket : Ankara
    İş/Hobiler : Admin
    Lakap : Prodog
    Rep Gücü : 3
    Kayıt tarihi : 27/02/09

    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Empty Geri: Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi

    Mesaj tarafından Admin Salı Mayıs 26 2009, 19:47

    İstanbul Şampiyonluğu Ligi ;

    1908 yılında ilan edilen 2. Meşrutiyetin ilanı ile tanınan dernek kurma
    serbestliği sonucunda İstanbul’da kurulan Türk
    kulüplerinin sayısı çığ gibi artıyor, Anadolu, Beykoz, Vefa
    Futbol Kulüpleri de, sırf 1908 senesinde resmen kurulup tescil
    edilen Türk kulüpleri arasında yerini alıyordu. Kısa zamanda
    Türk kulüplerinin sayılarındaki bu artış ise,
    İstanbul’da yeni bir ligin kurulması ihtiyacını doğuruyor, bu
    nedenle de o dönemlerde ülkede resmi tatil günü
    olan Cuma günleri oynanacak bir lig olan, Cuma Ligi adıyla yeni
    bir lig kuruluyordu.


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce13xu1


    Takımların sayılarının hızla artmasıyla, İstanbul’da futbol
    alanlarının sayısı da çoğalmaya başlamıştı. Anadolu yakasında;
    Kadıköy’deki Kuşdili Çayırı, şimdiki stadın bulunduğu
    yerdeki Papazın Çayırı, Yoğurtçu Deresi yanındaki
    Altınordu’nun Kördere Çayırı, Dereağzı’nda
    Kemikçi Çayırı, Baklatarlası, İbrahimağa sahası ile,
    Rumeli yakasında; Taksim, Talimhane, Bakırköy, Baruthane,
    Karagümrük, Çukurbostan, Süleymaniye,
    Güzelbahçe, Beyazıt Harbiye Nezareti sahaları, ve de
    Boğaz’ın Anadolu kesiminde ise; Anadoluhisarı,
    Küçüksu Er Meydanı , Beykoz Ortaçeşme sahaları
    mevcut sahalara eklenmişti .


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce14yc6


    Kuruluşu 1908 yılında resmen tescil olunan Fenerbahçe Spor
    Kulübü, sarı beyaz olan renklerini 1909 sonbaharında sarı
    laciverte çevirmiş (*19) , 1909 -1910 sezonuyla birlikte de
    İstanbul Futbol Ligine Galatasaray’dan sonra katılan ikinci
    Türk takımı olmuştu. İşte, dünyanın en hırslı ilk 5
    derbisinden biri olan Fenerbahçe – Galatasaray
    kulüpleri arasındaki ezeli rekabet, ilk defa 17 Ocak 1909
    tarihinde Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi ) öğrencilerinin
    takımı ile, yeni kurulmuş bir semt takımı maçı şeklinde başlamış
    , ve bu tarihten itibaren de o dönemlerdeki İstanbul futbolundaki
    şampiyonluklar genelde bu iki Türk takımı arasında paylaşılarak,
    Türk futbolunun artık bir varlık olarak ortaya çıkması
    sonucunu doğurmuştu.

    Kuşdili Spor Kulübü’nün Bünyeye Katılması ;

    Fenerbahçe, “İstanbul Şampiyonluğu Ligi”ne ilk kez
    katıldığı 1909 – 1910 sezonunda beşinci oluyordu. 1910 yılı
    liginin başlamasına kısa bir süre kala da kulüpten ayrılmalar
    ve mali zorluklar nedeniyle, Üsküdar Kulübü ile
    birleşmesi gündeme gelmişti. 1910 senesi Eylülünde,
    Koço’nun Mühürdar Gazinosu’nda yapılan
    müşterek toplantı sonucunda, gerçekleştirilmesi istenen
    Üsküdar - Fenerbahçe Kulübü teklifi,
    üyeler tarafından kabul görmedi. Buna karşılık, Kuşdili
    Kulübü Başkanı iken Fenerbahçe’ye katılan
    Elkatip Zade Mustafa Bey, Kuşdili Kulübü’nü
    Fenerbahçe’ye katmayı başardı ve bu başarısıyla da
    Fenerbahçe’yi çok zor günlerinde
    güçlendiren, geleceğini aydınlatarak güven altına alan
    ve takımı yücelten kişi olarak kulüp tarihine geçti.


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce15oo9


    İlk Namağlup Şampiyonluk ;

    Kadrosunu yeni gençlerle geliştiren ve güçlendiren
    bu Fenerbahçe 1911- 1912 liginde hiç yenilmeden şampiyon
    oluyordu. Bu şampiyonluğun en önemli yönü ise,
    Fenerbahçe’nin bu şampiyonluğu ile İngiliz ve Rum
    takımlarının şampiyonluklarının tamamen sona ermesi ve bu tarihten
    itibaren de Türk futbolunda şampiyonlukların artık Türk
    takımlarının olmasıydı. Bu şampiyonluk, kulübün itibarını bir
    anda yükseltip imkanlarını da arttırmıştı. İlk iş olarak
    Altıyol’da bir kulüp lokali kiralandı, lokalin
    açılışı ise üye sayısının çoğalmasına sebep oldu. Bu
    arada futbol dışında diğer spor dallarında da faaliyet
    gösterilmesine başlandığından, aynı yıl Fenerbahçe Futbol
    Kulübü adı , Fenerbahçe Spor Kulübü’ne
    dönüştürüyordu.


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce16nv9


    Fenerbahçe’nin ilk rozeti;

    Fenerbahçe Kulübü’nün ilk amblemi,
    Fenerbahçe burnundaki ışık saçan beyaz feneri, renkleri
    ise sarı ile beyaz olmuştu. Ancak, kulüp mensupları bunu tatminkar
    bulmadıkları gibi, anlam bakımından da içinde bulunulan monarşi
    rejimini tehdit edici sayılacağı endişesi ile kısa sürede iptal
    etti. 1910 yılında Fenerbahçeliler arasında resim çizmede
    maharetiyle tanınan futbolcu solaçık Hikmet (Topuz)’in
    çizdiği (bugünkü) amblem ise herkesin beğenisini
    kazandı ve kabul edilerek bugünlere kadar da ulaştı. İşte
    “sarı ve lacivert” ağırlık içinde olmak üzere 5
    renkten oluşan amblem ve şu anlamları taşımaktaydı ;
    “FENERBAHÇE SPOR KULUBÜ 1907" yazılı beyaz yuvarlak
    çerçeve, temizlik ve açık yüreklilik
    ifadesiydi. Kırmızı fon ise, safiyet ve Fenerbahçeliler
    arasındaki sevgi ve bağlılığı belirtirken bu arada bayrağımızı da
    sembolize etmekte, ortadaki sarı renk Fenerbahçe için
    duyulan gıpta ve kıskançlığı, kalp şeklindeki lacivert renk
    asaleti temsil etmekteydi. Sarı lacivert renkler içinde
    yükselen palamut dalı Fenerbahçelilik güç ve
    kudretini sembolize etmekte, yeşil renk ise yükselen bu kudret
    için başarının gerekli olduğunu açıklamaktaydı.
    Böylece “milli renkler arasında doğan
    Fenerbahçe”nin, sarı ile lacivert renkler beraberindeki bu
    amblemi üyelerce de kabul gördüğünden, klişesi
    İngiltere’ye Manchester şehrine yollanmış ve Fenerbahçe
    Spor Kulübü’nün bugünkü rozeti olarak
    ilk kez 1910 yılında yaptırılmıştı. Rozet; 1929 yılından itibaren
    üzerindeki eski Türkçe harfleri yeni
    Türkçe harflere bırakmış ve manada önemli etki
    yapmayacak ufak tefek değişikliklerle de günümüze kadar
    aynı şekli muhafaza ederek gelmiştir.


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce16am4
    Admin
    Admin
    Administrator
    Administrator


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 425
    Yaş : 33
    Memleket : Ankara
    İş/Hobiler : Admin
    Lakap : Prodog
    Rep Gücü : 3
    Kayıt tarihi : 27/02/09

    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Empty Geri: Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi

    Mesaj tarafından Admin Salı Mayıs 26 2009, 19:49

    İstanbul’da İşgal Yılları ;

    İstanbul halkı 16 Mart 1920 sabahı uyandığında gözlerine
    inanamamıştı. Zira şehrin üzerine kapkara bulutlar
    çökmüş, bir gece içinde koca şehir işgal
    ordularınca adeta askeri bir kampa çevrilmişti. Dünyayı
    sarsmış, imparatorluklar yıkmış ve on milyon insanın
    ölümüne sebep olup o hiç bitmeyecek sanılan
    “Harb-i Umumi” diye anılan “1. Dünya
    Savaşı”, Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilmesi ile son
    bulmuş, mütareke ile birlikte de galip itilaf devletleri mağlup
    Osmanlı’nın başkenti İstanbul’u işgal etmişlerdi. Zırhlı
    araçlar cadde başlarını tutarken, sokakları dünyanın her
    yanından gelmiş her renkten ve her dinden askerler sarmış, Harbiye,
    karakollar, kaymakamlıklar, subay mahfelleri , vesair tüm makamlar
    işgal ordularınca işgal edilmişti. İşgal üniformalı itilaf ordusu
    askerleri, sosyal yaşantı içinde her fırsatta halkı manevi baskı
    altında ezerken, tramvayda trende ya da vapurda bile kendileri daima
    birinci mevkide oturup, biletli Türk vatandaşlarını vagonların
    sahanlıklarında vapurların ise ikinci mevkilerinde seyahat ettirir,
    kendilerine ayrılmış bölümlere boş da olsa kimseyi sokmaz,
    yolcuların bilet kontrollerini bile kendileri, üstelik alaycı bir
    tavır içinde ve ağır hakaretler altında yaparlardı. Evet,
    İstanbul artık o eski İstanbul değildi. Acı günler gelip
    çatmış, herkes üzgün, herkes kendi vatanında
    sürgün gibiydi. İşgalcilerle birlikte yaşamak zorunda olan
    talihsiz İstanbul halkına, o güne kadar yaşadıkları, ne
    gıdasızlık, ne susuzluk, ne elektrik kesintileri, ne de hiçbir
    şey, “İşgal İstanbul’u ”na tanıklık etmek kadar
    onlara acı vermemişti. İşte bütün bu olumsuz şartlar altında
    halkın morali için mutlak bir desteğe ihtiyacı vardı ki, işte bu
    ihtiyaç duyduğu güç, ona kendi öz bağrından
    çıkarttığı takımı tarafından “Fenerbahçe”si
    tarafından verilecekti.


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce17fp6


    İşgal yıllarındaki gurur; Fenerbahçe

    Mütareke döneminde (1918 - 1921) işgal kuvvetlerine mensup
    özellikle İngiliz ve Fransız askeri takımlarıyla yapılan futbol
    maçları, İstanbul’daki futbol heyecanını ve futbola olan
    ilgiyi doruk noktasına çıkaran olgu oluyor, Türk takımları
    işgalci ekiplerle 5 yılda 50’sini Fenerbahçe’nin
    oynadığı toplam 80 maç yapıyor , işgal kuvvetleri takımlarına
    karşı kazanılan galibiyetler ise Türk takımlarını
    gönüllerde yüceltiyordu. Bu nedenle futbol
    İstanbul’da büyük kitleleri kendine çekerken,
    Türk takımlarının özellikle de Fenerbahçe’nin,
    başta General Harrington Kupası (29 Haziran 1923) olmak üzere
    işgal kuvvetleri takımları karşısında elde ettikleri tüm
    galibiyetler, İstanbul halkının intikam duyguları içindeki milli
    duygularını şahlandıran ve yaralı gönüllerine teselli veren
    yegane olay haline dönüşüyordu.


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce18zj1


    Mütarekenin karanlık yıllarında işgal kuvvetlerine mensup
    takımlarını her hafta birbiri peşi sıra futbol sahalarında yenerek
    milletin rencide olmuş gururunu okşayan Fenerbahçe tüm
    halkın sevgilisi haline geliyor, zamanla da milli mücadelenin ve
    milliyetçi karşı çıkışın adeta İstanbul şubesi halini
    alıyordu. Onlar, cephelere gönderdikleri futbolcuları misali
    Çanakkale’de yaptıkları müdafaanın bir örneğini
    de sanki Taksim’in Taşkışla sahasında gösteriyor, yaptıkları
    toplu hücumlarda ise sanki kısa bir süre sonra
    Kocatepe’den verecekleri milli taarruzdaki şahlanışımızın
    provasını veriyorlardı. Bu şevk ve iman içinde mütareke ve
    işgal İstanbul’unda Türk futbolu denince ilk akla gelen
    Kadıköy’ün Fenerbahçe’si oluyor, cepheden
    gelen her yeni zafer İstanbul’luların moralini yükseltirken,
    Fenerbahçe takımı da aldığı galibiyetlerle halkın başını dik
    tutmasını sağlıyordu. 1910’lu yıllarda en fazla iki bin kişinin
    izlediği Fenerbahçe, 1919 -1920 yıllarında 6-7 bin kişinin hınca
    hınç doldurduğu tribünlere oynuyor, bir zamanların
    ürkek mahcup yapılan tezahüratları, artık açık
    açık, yüksek sesle hep bir ağızdan dile getiriliyordu;
    “Ya ya ya ,şa şa şa, Fenerbahçe çok yaşa,
    Türkiye Türkiye çok yaşa...”.


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce19xj1


    Artık iş futbol oyunu halinden çıkmış, vatanın asıl sahipleri
    ile işgalcilerin hesaplaşması şekline dönüşmüştü.
    Fenerbahçe takımı artık “Kuvai Milliye” ruhunun halk
    içindeki sembolü olmuştu. Bunun birinci sebebi işgal
    takımları ile oynadıkları toplam 50 maçtan ikisi hariç
    hiç yenilmeyip 41 maçta galip gelmeleriydi ki Altınordu
    ve Galatasaray takımları ne yazık ki bu başarıyı
    gösterememişlerdi. İkinci sebebi ise, “Anadolu
    Harekatı”nın başında olan Mustafa Kemal’in
    “Fenerbahçeli” olarak bilinmesiydi
    .


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce20vb6








    Atatürk ve “Fenerbahçe”si;

    Fenerbahçe’nin
    müttefiklerle mücadelesi sadece yeşil sahalarla da sınırlı
    kalmayacak, Cihan Harbi’nde vatana feda ettikleri diğer
    sporcuları gibi, futbolcularının büyük bir
    bölümünü yine işgal yıllarında İstanbul’dan
    Anadolu’ya silah aktarılmasında etkin bir rol oynatarak vatanının
    ihtiyaç duyduğu konuda hayatlarını budaktan esirgemeyeceklerdi.
    “ İttihad ve Terakki’nin bir kolu olduğu ” ithamı ile
    işgal kuvvetlerinin devamlı olarak bastırması sonucunda
    kulübün kapatılma çalışılmaları ortamına rağmen,
    yurdun düşmandan kurtulması yolunda üstlendiği tarihi misyonu
    en ulvi bir biçimde yerine getirerek, bir başka idealde de
    yarınlara örnek olacak olan Fenerbahçe Spor
    Kulübü, aydınların, işgal yıllarının acılı şehit ailelerinin,
    hulasa Türk ulusunun şeref ve cesaret duygularının yurda adeta
    armağanı oluyordu. İşte bu nedenledir ki ulu önderimiz Mustafa
    Kemal Paşa, 1918 yılında ilk spor kulübü olarak
    Fenerbahçe Spor Kulübü’nü ziyaret ediyor ve
    de kulüp şeref defterinin nezdinde de, tarihin altın sayfalarına
    da şu mısraları geçiyordu; “ Fenerbahçe
    Kulübünün her tarafta mazhar-ı takdir olmuş (takdirle
    şereflendirilmiş) bulunan asar-ı mesaisini(yaptığı üstün
    çalışmaları) işitmiş ve bu kulübü ziyaret ve erbab-ı
    himmetini (üstün hizmet veren kişileri) tebrik etmeyi vazife
    edinmiştim. Bu vazifenin ifası (yerine getirilişi) ancak bugün
    müyesser (mümkün) olabilmiştir. Takdirat (takdirlerimi)
    ve tebrikatımı (tebriklerimi) buraya kayt ile (kaydetmekten dolayı)
    mübahiyim ( mutluyum).


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce21fv1
    Admin
    Admin
    Administrator
    Administrator


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 425
    Yaş : 33
    Memleket : Ankara
    İş/Hobiler : Admin
    Lakap : Prodog
    Rep Gücü : 3
    Kayıt tarihi : 27/02/09

    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Empty Geri: Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi

    Mesaj tarafından Admin Salı Mayıs 26 2009, 19:50

    3. 5 . 1334 (1918). Ordu Kumandanı
    (Yıldırım Orduları Gurup Kumandanı) : MK (İmza) ”


    Kulüp binası yangını ve yurdun Fenerbahçe sevgisi;

    Türkiye’de ilk defa çeşitli spor şubeleri açan
    kulüp olma ünvanına sahip olan Fenerbahçe, 1913
    yılında tanzim olunan ikinci nizamname ile atletizm, kürek,
    yüzme, atlama, yelken, patinaj, tenis, çayır hokeyi, boks,
    kriket gibi spor dallarıyla da meşgul oluyor, yıllar içinde de
    futboldan başka, masa tenisi, eskrim, jimnastik, avcılık, su kayağı,
    atlama, bilardo, salon futbolu, otomobil, atıcılık, sutopu,
    bisiklet,halter, güreş, basketbol,izcilik,patenli hokey, voleybol,
    vs, gibi toplam 25 spor şubesi içeren 35 spor dalında sayısız
    başarılara imza atıyordu.


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce22nh5


    Büyük milletinin muazzam sevgisiyle nurlanan ve kucaklanan
    Fenerbahçe, muhtelif branşlarda devamlı hamlelerle bu artan
    sevgiye hak kazanırken, kuruluşunun 25. yılında 5/6 Haziran 1932 gecesi
    vukuu bulan hain bir yangın, koca bir varlığın kupalarından üye
    kayıt ve maç defterlerini de içeren belgelerine kadar
    gelmiş geçmiş bütün maddi eser ve izlerini siliyordu.
    Fenerbahçe’nin uğradığı felaket bütün yurtta
    bomba etkisi yapıyor, Fenerbahçe Kulübü İdare
    Heyeti’nin, üzerinde henüz dumanları tüten
    kulübün enkazı karşısında, gazete ve radyolara aynen
    aşağıdaki sözler ile verdiği tebligat ise yürekleri
    dağlıyordu ;
    “ Sevgili yuvamız, 25 senelik spor hayatımızda elde ettiğimiz
    şeref ve galibiyet, hatıraları ile birlikte yanmıştır. Bugün,
    maddi spor vesaitimizden de tamamen mahrum kalmış bulunuyoruz. Yek
    değerlerimize karşı sarsılmaz itimat, muhabbet (sevgi) ve tesanüt
    (dayanışma) havası içinde, yıllarca süren müşterek
    emeklerimizin muhassalasının (elde edilmiş sonucunun) enkazı karşısında
    derin bir teessür (üzüntü) duymamak kabil değildir.
    Mahvolan manevi kıymetlerin maattessüf (ne yazık ki) tamiri
    imkansızdır. Şu kadar ki, 25 senedir kazandığımız muvaffakiyetlerin
    hatıralarını kalbimizde daha büyük bir vecd (heyecan)
    içinde yaşatmak, bu hatıraları Fenerbahçe
    gençliğine kitap halinde hediye etmek gene
    mümkündür. Hatta ilk vazifelerimizden biridir.
    Kupalarımız, bayraklarımız yanmıştır. Fakat yüreğimizdeki
    hatıralar canlılığını kaybetmeyecektir. Başta Ulu Gazimiz olmak
    üzere; kulübümüzün mesaisini takdir eden
    kıymetli yazıları taşıyan hatıra defterimiz kül olmuştur. Fakat
    bizim emeklerimizi takdir etmiş olan büyük şeflerimiz,
    memleketini seven memleketin idealine candan bağlı, çalışkan,
    tesanüt (dayanışma) ve muhabbet(sevgi) çerçevesi
    içinde Türk gençliğini gene himaye edeceklerdir.
    Hayatın mütemadi bir mücadele olduğunu, mücadelesiz,
    ızdırapsız, elemsiz, hayatta gerek ferd ve gerek millet itibariyle
    muvaffak olmak imkanı olmayacağını Türk gençliğine
    hatırlatan Büyük Gazinin nasihatleri bu elemli
    günlerimizde, bizim için en büyük teselli ve
    kuvvet membaı olacaktır. Fenerbahçelileri,
    kulübümüzün maruz kaldığı felaket nispetinde
    büyük olan vazifeye davet ediyoruz. “


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce23rx7


    Felaketin hemen ertesi günü Türkiye’nin o zamanki
    en büyük gazetesi “Cumhuriyet” ve ardından da
    “Milliyet” gazetelerinin “Fenerbahçe’ye
    Yardım” ismi altında başlattıkları kampanyalara teberruda
    bulunmak üzere bütün memleket adeta yarışa giriyor, yeni
    kulüp binası inşası ve beraberinde de kulüp sahasının satın
    alınmasına katkı amacıyla yapılan ilk bağışı ise, 19 Haziran 1932
    tarihinde İş Bankası eliyle 500 TL. göndermek suretiyle yine
    Atatürk yapıyordu. Aynı amaçla tertiplenen 14 Temmuz 1933
    keşideli Fenerbahçe Eşya Piyangosu’ndan elde edilen 17 bin
    TL. hasılat da, yine bu ilk tahta stadımızın yapılmasında
    kullanılıyordu.


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce24vh0

    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce25zq1


    Bu yangında kül olduğu zannedilen ve içinde kulüp ile
    ilgili 1914 senesinden itibaren tutulmuş şeref kayıtlarını
    içeren meşhur maroken kaplı hatıra defteri ise, 7 Nisan 1944
    tarihinde, onu enkaz arasında bularak alan ve saklayan meçhul
    bir şahıs tarafından, kulübümüz üyesi (merhum)
    Gazeteci Kenan Onan Bey’in Vatan Matbaası’ndaki masasının
    üzerine, 12 yıl sonra tekrar Fenerbahçe
    Kulübü’ne iade edilmek üzere bırakılıyor ve
    böylece Atatürk’ün
    “kulübümüze o meşhur ithafının” da
    içinde bulunduğu bu büyük hazineye, önce
    tarihimiz ve sonra da kulüp müzemiz yıllar sonra tekrar
    kavuşuyordu.

    Stat mülkiyetine sahip ilk spor kulübü; Fenerbahçe

    1923 senesinde Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın
    kurulmasıyla Türk sporuna yeni bir yön veriliyor, bu tarihten
    sonra ise Fenerbahçe’de büyük bir kalkınma
    görülüyordu. O, teknik üstünlüğü
    sayesinde Orta Avrupa futbolunun Türkiye’deki temsilcisi
    haline geliyor, yıllar yılı hep milli takımın belkemiği olarak da
    Türkiye’nin en sevilen kulübü oluyordu.


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce26pp9


    İlk adı “Silahtar Ağa Sahası” iken, sonraları
    “Papazın Çayırı”, “Union Kulüp
    Sahası”, ”İttihat Spor Sahası” ve nihayet 25 Ekim
    1929 tarihinde de(*29) “Fenerbahçe Stadı” ismini
    alan 36 dönümlük stat mahallimiz, 6 Temmuz 1932
    tarihinde 500 TL’sinin Atamızın verdiği 9000 TL. karşılığında
    (1000 Reşat Altını) satın alınıyor ve böylece yurtta stat
    mülkiyetine sahip ilk kulüp olmak şerefi de yine
    Fenerbahçe Spor Kulübü’ne ait oluyordu. Hem de
    öyle ki; Türk gençliğinin üzerinde spor yaptığı
    ilk stadı olmasının yanı sıra, Büyük Kurtarıcımızın bizzat
    kendileri tarafından büstleri ile şereflenmesine müsaade
    ettikleri yegane stat da olarak.

    Son

    Fenerbahçe Spor Kulübü’müz, bugün
    yalnız İstanbul’un değil, tüm yurtta milyonlarca taraftarı
    bulunan ve yüz yıla yakın bir süredir hemen tüm spor
    dallarında Türk sporuna öncülük ettiği için
    büyük sıfatını yerden göğe kadar kazanmış bir
    kulübümüzdür. O, zaman zaman şampiyonlukları elden
    kaçırsa da, zaman zaman mazisini aratır bir
    görüntüde kalsa da, yıllarca tarihe tırnaklarıyla
    kazıdığı büyüklüğünden hiç bir şey
    yitirmeyecektir.


    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Tarihce27ql0


    Evet, taa en başta, 1900’lerdeki kuruluş yıllarını anlatırken
    söze nasıl mı başlamıştık? ; “... Ve de Kadıköy, o
    dönemlerde en güzel semti olan Fenerbahçe’sinin
    bağrından çıkaracağı takımını, önce yakınlara, sonra da
    yarınlara armağan edeceği günleri bekliyordu gayri...”

    Gayri, şimdi de sözün sonundayız; “ Ve de İstanbul,
    deniz üzerindeki siluetini uzaklardan perde perde koya
    yaklaştırırken, Fenerbahçe Burnu’nda yankılanan bir beyaz
    ince uzun fener, yıllar boyu Türk sporuna sembol olmanın gurur
    yorgunluğu içinde, Adalar’a, Marmara’ya, daha
    uzaklara, daha da öte uzak yıllara doğru, aynı inançla,
    aynı coşkuyla ışığını hep saçacaktır ”.

    Yüz yıldan beri önce onun hakkında söylendi, önce
    onun hakkında yazıldı, önce ona sevdalanıldı. Daha da nice
    yüzlerce yıl söyleneceği, yazılacağı, sevdalanılacağı
    gibi....




    KADROLARIMIZ



    1965-1966 Yıllarındaki Kadrosu



    Hazım
    - Ali - Şükrü - Bülent - Şeref - Ercan - Özer -
    Osman - Ogün - Yaşar - Ziya - Haldun - A.İhsan - Aydın - Birol -
    Varol - Şenol




    1966-1967 Yıllarındaki Kadrosu



    Hazım
    - Radoviç - Ali - Özcan - Şükrü - Numan - Tezer -
    Cengiz - Şeref - Özer - Ercan - Yılmaz - Ali İhsan - Osman - Yaşar
    - Abdullah - Birol - Canel - Selim - Canan - Lemiç - Nedim -
    Ogün - Ziya




    1967-1968 Yıllarındaki Kadrosu



    Yavuz
    - Şükrü - Levent - Şeref - Ercan - Yılmaz - Ogün - Fuat
    - Abdullah - Can - Yaşar - Hazım - Numan - Özcan - Selim - Raşit -
    Ziya - Nedim - Birol - Yakup - Erdinç - Özer - Serkan -




    1968-1969 Yıllarındaki Kadrosu



    Rasim
    - K.Yavuz - Levent - Ümran - Yılmaz - Nunweiller - Serkan - Cenap
    - Can - Selim - Erdinç - Raşit - Nedim - Birol - Ogün -
    Yaşar - Fuat - Ercan - Ziya - Ali - Özcan - Şeref -
    Rüçhan - Şükrü - Numan - Abdullah - Salim



    1969-1970 Yıllarındaki Kadrosu


    Yavuz
    - Datçu - Şükrü - Levent - Numan - Nunweiler - Ercan -
    Yılmaz - Yaşar - Fuat - Abdullah - Ogün - Zeki - Can - Salim -
    Serkan - Ümran - Selim - Ziya



    1970-1971 Yıllarındaki Kadrosu


    Yavuz
    - Datçu - Ercan - Serkan - Levent - Fuat - Ziya - Nedim - Yaşar
    - Zeki - Bülent - Bünyamin - Çetin - Rasim - Tacettin
    - Sabaheddin - Selim - Numan - Ogün - Ümran - Turgay - Sasu -
    Yılmaz



    1971-1972 Yıllarındaki Kadrosu

    Datcu
    - Yavuz - Niyazi - Şükrü - Ercan - Yılmaz - Timuçin -
    Levent - Fuat - Ziya - Cevher - Serkan - Osman - Canan - Bülent -
    Yaşar ( 1 ) - Ersoy - Cezmi - Yaşar ( 2 ) - Nedim - Ostojiç -
    Tacettin - Turgay - Muharrem - Salim - Önder - Numan - Kamil -
    Rasim - Gafur - Çetin




    1972-1973 Yıllarındaki Kadrosu


    Datcu
    - Şükrü - Yılmaz - Levent - Serkan - Ercan - Ostojiç -
    Nedim - Necati - Osman - Muharrem - Yavuz - Canan - Ersoy - Niyazi -
    Cevher - Rasim - Çetin - Önder - Necati - Gaffur -
    Timuçin - Ender - Ziya - Fuat - Yaşar - Çoşkun - Cemil



    1973-1974 Yıllarındaki Kadrosu


    Datcu
    - Adil - Timuçin - Yılmaz - Ziya - Alpaslan - Ersoy - İbrahim -
    Selaheddin - Mustafa - Osman - Cemil - Ender - Niyazi - Şükrü
    - Ercan - Haluk - Cevher - Serkan - İhsan - Turgay - Cumhur - Kamil -
    Turan - Önder



    1974-1975 Yıllarındaki Kadrosu


    Yavuz
    - Adil - Yılmaz - Alpaslan - Ziya - Serkan - Rüçhan - Zafer
    - Eyüp - Aydın - Abdullah - Ender - Yalkın - Mustafa - İbrahim -
    Osman - Selaheddin - Cemil - Onur - Emin - Ersoy
    Admin
    Admin
    Administrator
    Administrator


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 425
    Yaş : 33
    Memleket : Ankara
    İş/Hobiler : Admin
    Lakap : Prodog
    Rep Gücü : 3
    Kayıt tarihi : 27/02/09

    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Empty Geri: Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi

    Mesaj tarafından Admin Salı Mayıs 26 2009, 19:51

    1975-1976 Yıllarındaki Kadrosu


    Yavuz
    - Adil - Ender - Sabahaddin - Yılmaz - Nevruz - Emin - Alpaslan -
    Serkan - Raşit - Yenal - Zafer - Engin - Selahettin - Aydın - Engin -
    Osman - Ömer - Cemil - Ender - Ziya



    1976-1977 Yıllarındaki Kadrosu

    Adil
    - Yavuz - Cem - Nevruz - Yenal - Alpaslan - Ersoy - Engin - Ender -
    Ömer - Atilla - Zafer - Cemil - Aydın - Emin - Sabaheddin - Serkan
    - Bülent - Erdoğan - Önder - Yavuz ( 2 ) - Niyazi






    STADYUMUMUZUN TARİHÇESİ

    FENERBAHÇE ŞÜKRÜ SARACOĞLU STADYUMU

    [color:92a1="Black"][SIZE="2"]Bugün
    Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu olarak anılan
    yerin daha önce, "Papazın Çayırı" ismiyle yıllarca futbol
    karşılaşmalarına evsahipliği yaptığını bir çok futbolsever
    çok iyi bilmektedir. Yılların Papazın Çayırı’nın,
    bir futbol arenası olması, Türk futbolunun adeta mabedi olması,
    Fenerbahçe’nin şanlı tarihine yeni bir sayfa ekleyip onun
    dünya kulübü olma yolunda emin adımlarla ilerlediğinin
    en önemli göstergesidir. İşte bu yüzden
    Fenerbahçeye gönül verenler Şükrü Saracoglu
    Stadı’na gururla bakmaktadırlar.
    Dilerseniz; bugün rakiplerinin korkulu rüyası haline gelen,
    taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanan Şükrü Saracoglu
    Stadyumu’nun tarihi ve bugüne kadar geçirdiği
    evrelerle sizi başbaşa bırakalım...

    [color=Red]


    1908 yılı temmuzunda, Şehremini Operatör Cemil Topuzlu
    hürriyet kahramanlarına yardım amacıyla verdiği davetin konukları
    arasında geleceğin Fenerbahçe Başkanı Ziya Songülen ile
    Maruf Rıfat Beyi aramaktadır. O dönemde yurdumuzda futbolu ilk
    oynayan ailelerden Reji Whittall’in, İstanbul’a bir futbol
    sahası yapılması gerekliliği yönündeki konuşmasının ardından
    hemen bir gün sonra, bu kişiler, Fenerbahçe Başkanı Ziya
    Songülen, birkaç İngiliz ve maruf Rıfat Bey’le bir
    toplantı yaparak, saha için en uygun yerin, Hazine’ye ait
    olan bu çayır olduğuna karar verirler.

    Başkatip Cevat aracılığıyla konu, Osmanlı Sultanı II.
    Abdülhamit’e götürülecektir. Teklifi
    önce kabul etmeyen sultan daha sonra yıllığı 30 altın kira
    karşılığında Union Club ile 20 yıllık bir sözleşme yapılmasına
    karar verir. 3.000 altına mal olan, çayırın tahta perdeyle
    çevrilmesi ve bir lokal inşaatı sonrasında saha, futbol
    karşılaşmalarını izleyen kışa kadar hazır hale getirilecektir.

    1915

    Ancak futbola olan ilginin azlığı, kiranın karşılanamamasına neden
    oluyordu. Saha 1909 yılında bir yıllığına Fenerbahçe
    Kulübü’ne kiralandı. Birinci Dünya
    Savaşı’nın patlak vermesi üzerine İngilizler düşman
    konumuna geçtiler. Dolayısıyla Union Club ile ilgilenmediler.
    Türk hissedarların da dağılması üzerine sahipsiz kalan Union
    Club’a, 1915 yılında Kara Kemal tarafından el konuldu ve ismi
    İttihat Spor Kulübü olarak değiştirildi.

    Basri Bay isimli bir kişinin işletmeciliğine bırakılan, yeni ismiyle
    İttihat Spor Sahası, İstanbul’un işgal devri ortalarına kadar
    tüm sportif faaliyetlerin yeri oldu. 1922 yılında sahanın
    işletmesi, Basri Bey’in vekili olan Emin Bey’e
    geçti. Bu kişi de bilinmeyen bir nedenle sahanın işletmesini,
    Ali Sami, Cevdet ve Tevfik Bey’lerden oluşan bir heyete bıraktı.

    1929

    Taksim Stadı’nın inşaatı ile birlikte, kendi haline bırakılan
    saha, 1929 yılında Fenerbahçe tarafından kiralandı ve 25 Ekim
    1929 tarihinde yapılan bir spor bayramı ile tekrar hizmete sunuldu.
    Aynı gün ismi Fenerbahçe Stadı olarak değiştirildi. Bu
    tarihten itibaren gelişmeler de başladı.

    30 Eylül 1931 tarihinde yapılan inşaatla stadın dışarısıyla
    ilişkisi kesildi. Yapılan birçok değişiklik sonrasında 13 Mayıs
    1932 tarihinde, Vali Muhittin Üstündağ’ın katıldığı
    törenle, Fenerbahçe Stadı’nın açılışı yapıldı.
    Fenerbahçe Spor Kulübü’nün
    Kuşdili’nde bulunan lokalinin yanması sonrasında, kiracısı olduğu
    stadı satın almaya karar vermesi, bugünlerde Maraton
    tribünün yıkılmaya başlandığı ve kapasitesinin yakın bir
    gelecekte 52.000 kişiye çıkacağı modern stadyumun temel
    taşlarını oluşturmuştur.

    Ülkenin en önemli kulübü olan
    Fenerbahçe’nin yangın nedeniyle düştüğü bu
    kötü durum, devlet yöneticilerini de üzmüş ve
    onları Fenerbahçe’ye yardım etme konusunda ikna etmiştir.

    Şükrü Saracoğlu’nun ve Kemal Onan’ın da
    üstün gayretleriyle, 36.000 metrekarelik bu alan ve
    içinde bulunan bina, 27 Mayıs 1933 tarihinde, 9.000 TL bedeli 10
    ayda ödenmek kaydıyla Fenerbahçe Spor
    Kulübü’nün malı oldu. Bununla birlikte
    Fenerbahçe Türkiye’de stat mülkiyetine sahip ilk
    kulüp olma özelliğini kazandı. Bu gurur verici ünvan
    aynı zamanda bazı sorumluluklar da getiriyordu beraberinde.
    Sorumluluklarının bilincinde olan Fenerbahçe, 14 Temmuz 1933
    tarihinde yapılan bir eşya piyangosundan elde edilen 17.000 liralık
    geliri Fenerbahçe Stadı’na harcadı.

    Aynı yıl törenlerle yapılan açılışta, ikinci başkan Celal Bey şunları söylüyordu :

    "Muhterem hanımefendiler, beyefendiler. Üç senedir yeni bir
    hamlede ve başarılmış yeni bir işle huzurunuza çıkıyoruz.
    Üç senelik dar ve kısa bir zamana sıkıştırılmış olan bu
    işler şunlardır.

    25 senelik, canlı ve muvaffakiyetli bir hayatın hatıralarını taşıyan
    eski kulüp binası, kaderin hain ve kötü bir tamahına
    kurban olarak yandı. Simsiyah bir gecenin sabahı kendimizi simsiyah bir
    kömür yığını karşısında bulduk. Elimizde Fenerbahçe
    isminden başka hiç bir sey kalmamıştı. Yangından çok az
    zaman evvel fakir bir kiracı olarak girdiğimiz bugünkü
    Fenerbahçe stadına elimizde kalan enkaz ile sığındık. Bu sene
    Fenerbahçe 26. yıl dönümünü kutlarken yeni
    ve büyük bir mazhariyete erdi.

    Gazi hazretleri gençliğe ve Fenerbahçe’ye
    büyük ve kıymet biçilmez bir iltifatta bulundular.
    Heykellerinin Fenerbahçe stadına dikilmesine müsaade
    ettiler. Bütün Fenerbahçeliler aczimizle, bu aczi
    mutlakla buna nasıl teşekkür edeceğimizi bilmiyoruz. Bu heykelle
    bu saha yıkılmaz ve dağılmaz bir kütle haline gelmiştir. Bu
    topluluk, bütünlük ve birlik aynı zamanda
    bütün memleketin bir sembolüdür de. Bu heykel
    burada azmin ve tesanütün ve disiplinin bir resmi olarak
    yükseliyor. Bu heykele bakanın kalbi temiz ve yeni bir hamle ile
    çarpar. Bu heykele bakan bozguncu ve serkeş olamaz bu heykele
    bakanın kalbi yenilmez ve yenilemez."

    İzleyen tarihlerde, 25’er metrelik 2 kapalı tribün
    50’şer metreye uzatıldı. Lokal olarak kullanılan binanın
    çatısı yenilendi. Büfe, soyunma odaları ve duşlar eklendi.
    Bu sırada ödeme zorluğuna düşülünce, stat
    gelirlerine maliyece haciz konuldu.

    Futbola İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra artan ilgi,
    İstanbul’a bir büyük stat daha yapılmasını gerektirdi.
    Bu bağlamda bugün Beşiktas İnönü Stadyumu adındaki
    Mithat Paşa Stadı’nın yapımına başlandı.

    1947

    Aynı dönemde Fenerbahçe de kendi stadının
    büyütülmesi ihtiyacını hissetti. Devletten istenen mali
    yardıma, stadın mülkiyetinin Fenerbahçe’de olduğu
    yanıtı geldi. Bir sonuç alınamaması üzerine
    Fenerbahçe, bir eşya piyangosu daha düzenledi. 300.000 adet
    olan ve 1 liradan satılan biletler 22 Ekim 1947 tarihinde satışa
    çıkarıldı. Ancak çeşitli sorunlar yaşandı ve yalnızca
    150.000 bilet satılabildi. Buradan elde edilen gelir ise 85.000 lira
    oldu.

    İzleyen günlerde, beton tribünün harcı Vali
    Lütfü Kırdar tarafından atılmış ve vali kulübe belediye
    bütçesinden 50.000 lira yardım vaat etmiştir. Stadın kuzey
    kısmında 27 basamaklı ve yelpaze şeklindeki ilk beton tribün,
    Amaç İnşaat Şirketi tarafından 3 ayda tamamlandı. Bu inşaat
    70.000 liraya mal oldu. Bu süre içinde yardım
    sözü, arttırılarak tekrarlanıyordu.

    İlk tribünün inşaatı bitiminde, tesisatı kaldırmadan doğu
    tarafına geçilmek istendi. Ancak kulübün bunun
    için parası yoktu. Sözü verilen yardımlar istendi
    ancak sonuçsuz kaldı. Bunun üzerine Fenerbahçe Spor
    Kulübü, sahayı ipotek ederek Yapı ve Kredi Bankası’ndan
    100.000 lira temin etti.

    1948

    Proje 15 yerine 30 basamaklı bir tribün için değiştirildi.
    Bu nedenle doğan 70.000 liralık fiyat farkı (130.000 yerine 200.000
    lira), belirsiz bir zamanda tahsil edilmek suretiyle Amaç İnşaat
    Şirketi tarafından üstlenildi. İnşaat yapılacak kısımdaki 5
    basamaklı ahşap tribün söküldü ve 6 Ağustos 1948
    tarihinde temel atıldı. İnşaat 6 ay sürdü ve bitirilen
    tribünlerin açılışı Vali Lütfü Kırdar tarafından
    13 Şubat 1949 tarihinde yapılmıştır.

    Yeni Fenerbahçe Stadı 25.000 kapasiteli modern bir stattı ve
    aynı dönemde Türkiye’deki en yüksek kapasiteli
    stat olmuştu. Ankara 19 Mayıs Stadı 12.000, Mithat Paşa Stadı ise
    15.000 kişilik kapasiteye sahipti. Vaat edilip alınamayan yardımlar,
    bankaya ve Amaç İnşaat Şirketi’ne olan borçlar,
    kulüp yöneticilerini kara kara
    düşündürüyordu. 1950 yılına 180.000 lira
    borçla girildi. Oysa kulübün bütçesi zaten
    160.000 liraydı.

    1950

    17 Haziran 1950 tarihinde Fenerbahçe, Milli Küme Şampiyonu
    sıfatıyla, Türkiye Birincisi Göztepe’yle Başbakanlık
    Kupası maçı için Ankara’da bulunuyordu.
    Dönemin genel kaptanı Rüştü Dağlaroğlu, Cumhurbaşkanı
    Celal Bayar’a, içinde bulundukları mali sıkıntıdan
    bahsetmiş ve yardım sözü almıştı. Ancak yardım sözü
    yine havada kaldı. Borç bir türlü ödenemiyordu.

    Yapı ve Kredi Bankası’na olan borç 77.000 liraya
    indirildiğinde, bankanın alacağının tahsili için İstanbul 2.
    İcra Dairesi’nin 17 Ocak 1951 tarih ve 255 sayılı ihbarnamesiyle,
    760.000 lira biçtiği Fenerbahçe Stadı’nı satışa
    çıkarması, stadın kapısına "satılık" ilanı astırması,
    yönetim kurulunu çok zor bir durumda bırakmıştı.
    Admin
    Admin
    Administrator
    Administrator


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 425
    Yaş : 33
    Memleket : Ankara
    İş/Hobiler : Admin
    Lakap : Prodog
    Rep Gücü : 3
    Kayıt tarihi : 27/02/09

    Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi Empty Geri: Fenerbahce'mizin Şanlı Tarihi

    Mesaj tarafından Admin Salı Mayıs 26 2009, 19:52

    1952

    1951 yılında Rüştü Dağlaroğlu, Beden Terbiyesi Genel
    Müdürlügü’ne yaptığı bir başvuruyla, 25.000
    lira yardım istedi. Bu isteğini belirten dilekçede, vaat edilip
    yerine getirilmeyen yardımlardan, Fenerbahçe Stadı’nın
    Türkiye’nin en büyük stadı olmasından
    bahsedilmişti. Bu etkili başvuru sonucunda Beden Terbiyesi Genel
    Müdürlüğü, istenen 25.000 liralik yardımı doğrudan
    Yapı ve Kredi Bankası’na yatırmış, bankayla kalan borç
    için anlaşma sağlanmış ve borç 28 Haziran 1952 tarihinde
    kapatılmıştır.

    1982

    19 Eylül 1982 tarihinde Altay maçıyla açılan
    stadımızın kapasitesini arttıracak proje, Aziz Yıldırım’ın
    başkanlığı süresinde yaptırıldı. Bu projeye göre numaralı,
    maraton ve açık tribünler yıkılarak yeniden yapılacaktı.
    Yıllardır önlerine gelen sütun nedeniyle maç
    seyretmekte sıkıntı çekilmekteydi.

      Forum Saati Cuma Mart 29 2024, 01:11