bu kadar veciz bir mana ile aşikâr olur, firak bu kadar beliğ
açıklanır…
Bu cümlenin karşılığı; “Batın-ı kalp ayine-i sameddir ve ona mahsustur”
olsa gerek… Birbirine bakan ve birini açıklayan his ve hikmet yüklü
yüksek hakikatler; anlamak için insan ruhunun derinliklerinde ufuk
gezintiler yapmak lazım…
Hele birinci cümlede alt fon olarak kendini hissettiren musiki,
okudukça okutturuyor, bıktırmadan tekrar ettiriyor… Zahir önemli değil
asıl olan batın olsa da, ikisi bütünleşirse kalıcı güzelliğe erişilmiş
olunuyor…
Zahirle batın arasında gidip gelmeler, aşkla firak arasındaki
koşuşturmalar, gülmekle ağlamak arasındaki yakınlık, kederle kemal
arasındaki köprüler;
âlem-i şehadet ve misal arasındaki berzahlar gibi… Dairesel dönen ve
ilerleyen hayat akışında firak feryatlar, aşk ağlamalar bir tek şeyi
tercüme ediyor: ebed illa ebed…
Kalbin kıblesi beka; başkasına bakmıyor, başkası onu doyurmuyor,
doyuramıyor… Kâinatın uzak çöllerine de gitse, yakın derlerinde de
bulunsa sevgili değişmiyor, aşk başkalaşmıyor; sonsuz sonsuzluk
sevgisi…
Hiçbir şeye muhtaç olmayan, her şeye ona muhtaç olan Samed’e ayine
olmak ve onu yansıtmak; kalbin bekaya Forumda Küfür Etmek Yasaktır,Küfür Edenler Banlanır!!! bakışı… Kesret
dalgalanmalar, çokluk gürültüler onu boğamıyor… Irmaktaki akış beka
buluşmasına, sonsuz vuslata kayıştır… Değişmez değişim bu olsa gerek;
geçici olanlar doyurmuyor, güldürmüyor…
Gülünç kalıyor günlük sevgiler, sevgililer; kayıp giden her sevgide günsüzlük sevdası var…
Günlük hayatta küçük kırılma, küçük kayboluşların kalpte çizdiği
çizikler aynı şeyi söylüyor; ağlama beka var, ağlıyorsan da bilmeyerek
beka için ağlıyorsun… Başka tercümesi yok gülmenin ya da ağlamanın; sen
Samed ayinesisin… Başka kimseye mahsus olamazsın, var olman ve var
kalman buna bağlı… Varlığa bu damgayla dokunursan her şey senindir;
istediğin kâinat olsun, istediğin sonsuzluk olsun…
Bir katredeki ışıkta boğulma, ışığın kaynağına uzan… Ayın ardından
ağlama, kalbindeki sonsuz güzelliği seyret, orada O’nu göreceksin… Ağla
ki Samed hazinen ortaya çıksın, ara ki beka ile buluşasın… Bulduğun
küçük ışıklara kanma; zerreden şemse aydınlık mertebeleri var…
Bil ki sen “Abdüssamed”sin, onun da sonsuz mertebeleri var… Kalbini,
kabeyle kâinatla buluştur, kâinattan Kabeye kalbine Kur’ani yollar aç…
Aklını kalbinle buluştur; bu seyahatten elem ve ayrılık duymayacak,
ağlamayacaksın…
Evet, hakikat denizi dalgalanmaya devam ediyor: “ Bütün firaklardan
gelen feryatlar aşkı bekadan gelen ağlamaların tercümanıdır” Döküldüğü
ve dolduramadığı umman da “Batın-ı kalp ayine-i Sameddir ve O’na
mahsustur.”